Su ürünleri yetiştiriciliğini daha iyi bir hale getirmek ve bir protein kaynağı olarak deniz ürünleri ile ilgili yeni pratikleri geliştirmek için pek çok araştırma yürütülüyor. Bunlardan birisi de dikkat çekici şekilde yaygınlaşarak daha fazla kişinin dikkatini çeken ahtapotlar ve ahtapot yetiştiriciliği.
Bu rapor S. Kolkovski, J. King, N. Watts, M. Natale, A. Mori, R. Cammilleri, C. Cammiller tarafından hazırlanmıştır. Araştırmalarına verdikleri emek için kendilerine sonsuz teşekkür ederiz.
Ahtapotları yetiştirmeli miyiz?
Pek çok çevrede tüketim hedefli olarak ahtapotları yetiştirmenin gerekli olup olmadığına dair kapsamlı bir tartışma sürüyor ve ahtapot yetiştiriciliği şu anda ekolojik ve çevresel boyutun ötesinde etik yönden de ele alınıyor.
Farklı görüşlerden fikirlere denizdenbabamciksa.com’da yer verilmişti, dileyen onlara da göz atabilir. Denizde yaşayan diğer türlere göre daha zeki olduklarını elde ettiğimiz kanıtlara bağlı olarak düşündüğümüz, yaşam alanlarını korumak için ya da beslenmek için gösterdikleri davranışlar, ve hatta daha basit haliyle görünüşleri bile ahtapotları tarih boyunca farklı bir yere koymamıza neden oldu. Fantastik edebiyatın önemli kitaplarında hatta günümüzün modern fantastik sinemasında bile ahtapotlar daima bilinmezin ve korkunun merkezindeler.
Bir su ürünü olarak düşünüldüğünde ahtapot, katma değeri oldukça yüksek ve dünyadaki herhangi bir şehirde; Tokyo, Seul, Hong Kong, New York, San Francisco, Londra, Paris, Amsterdam ya da Brüksel hatta ülkemizden örnek vermek gerekirse İstanbul ile Bodrum’da; kendine pazar bulabilen önemli bir su ürünü ve dünya denizlerindeki diğer su ürünleriyle ortak bir kaderi paylaşıyor: gelecek kaygısı.
İşte bu yüzden ahtapotların yetiştirilip yetiştirilemeyeceği konusunda yapılan araştırmaların önemi gerçekten çok büyük. Avusturalya, Meksika, İspanya ve hatta yanı başımızdaki komşumuz Yunanistan’da dahi ahtapotların kültüre nasıl alınabileceği konusunda çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Etrafı denizlerle çevrili olan ve kendine ait bir iç denizi olan Türkiye’nin de bu çalışmalardan geri kalmaması, dünyaya en fazla deniz ürünü tedariği sağlayan ülkemiz için önem taşıyor. Güncel olarak baktığımızda Türkiye’de bu konuyla ilgili yapılmış araştırmaların sayısı çok az.
Uluslararası pazardaki üstünlüğümüzü korumak için halihazırda var olan ürünlerimizin durumunu devamlı olarak iyileştirmenin yanında yeni ürün geliştirme çalışmalarını de aynı kararlılıkla sürdürmemiz gerekiyor. Bu yalnızca ahtapot özelinde sürdürülmesi gereken bir faaliyet olmamalı; bizim şu sıralar ıskarta diye tanımladığımız balıklar, kabuklulular ve yumuşakçalar gelecekte su ürünleri kaynağı olarak önem kazanabilir. Denizler ısınıyor, suyun altındaki denge sandığımızdan daha kolay bir şekilde bozuluyor ve biz sabit kalarak şartlarımızı daha da zorlamak yerine adapte olmak zorundayız. Bu ahtapot yetiştiriciliğini daha iyi bir yere getirmek şeklinde de olabilir, daha
kolay kültüre alınabilen bir yengeci ya da deniz kestanesini geliştirmek de olabilir.
Bu rapor neden Türkçe’ye çevrildi?
Bu rapor, dünyanın farklı bir bölgesinde, bize oldukça uzak gibi görünen Avusturalya’da Octopus tetricus ve Octopus berrima cinsi ahtapotun yetiştiriciliği üzerine hazırlanmış değerli verileri içerdiği için Türkçe’ye çevrildi. Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği yapan ve sektöre yenilik katmak isteyen tüm girişimcilere yol gösterici bir araç olmasını temenni ediyorum.